26 Temmuz 2011 Salı

ACILARA GÜLÜMSE

Kalbini kıranlara gülümse
ve arkanı dönüp çek git
sessizce ağla ama
hep ayakta dur, dimdik
hiç bir acıyı yüreğine gömme
ve hiç bir acının seni yıkmasına izin verme
dostlarınla paylaş acını, sevincini
yine onlarda ara teselliyi
ağlarken bile gülümseki
kimse yüreğini yaralayamasın
ve hiç bir bakış seni bir daha ağlatmasın
kalbinin kırıklığına aldırma
zaman herşeyin ilacıdır nasıl olsa
geçmişe takılma, geleceğini yaşa
geç kalma hayata,
geç kalma mutluluğa
kabuslarını ateşe at, yak
rüyalarını çerçeveleyip duvara as
uyandır düşlerini, gerçekleştir hayallerini
seni üzmek isteyenlere derslerini
sıcacık gülüşünle ver ki,
aleme ibret olsun!
ve öyle bir hayat yaşa ki,
dünyaya örnek olsun!...






bunalım zamanlarımda kendimi toparlamak için çiziktirdiğim bir şiirdi paylaşmak istedim
hala canım sıkkın olduğu zamanlarda okurum kendime gaz vermek için ama artık yalama yaptı işe yaramıyo
artık büyüdükya şiirlerde kandırmıyo ama alışkanlık napıcan :)

14 Temmuz 2011 Perşembe

can you hear my heart - kalbimi duyuyormusun?



bu günlerde favori dizilerimden biri olan beğenimi kazanmayı başaran dizilerden biri 'can you hear my heart'
dizideki sıcaklık ve doğallık o kadar güzelki belki bu yazımada yansır diyerek blog paylaşımlarıma ilk bu diziyi anlatmakla başlamak istedim
diziyi gördüğümde dikkatimi çeken ilk şey adı oldu 'kalbimi duyuyormusun?' aslında yayını tamamlanmamış dizi izlemek istemiyordum (sabırsız ve meraklıyımdır) ama bi göz atıyım diye başladım bi baktım izleyivermişim :) hala devamını bekliyorum ama pişman değilim beklemesi bile güzel gelir oldu :)

dizideki karakterler o kadar doğalki sanki gerçekmiş duygusu veriyorlar ve hikayede sizi saran bi sıcaklık var
aslında konusu dram ağırlıklı olsada sizi gülümseten kimi zaman kahkaha attığınız yerleride çok fazla
bazen ağlamaklı olduğunuz bi yerde gülümsemeye başlayabiliyorsunuz
ayrıca dramı o kadar yumuşak ve ince bi şekilde işlemişlerki depresyona sokmadan gülümseterek hüzünlendiren bi dram var ve olayları insanı depresyona sokmadan abartılı bir şekilde dramatikleştirmeden sunmuşlar

neyse çok fazla uzatmadan ve elimden geldiğince spoiler vermemeye çalışarak karakterlerden falan bahsetmek istiyorum spoiler hatalarım olursa da kusuruma bakmayın


' kim jae won' namı diğer 'dong joo' duyma özürlü başrol oyuncumuz olur kendisi
bu adamın başka dizilerini ve filmlerinide izlemişliğim vardır ama bu diziye kadar dikkatimi çekmemişti hep silik biri gibiydi ama bu diziyle ilgimi çekti neyse ben devam ediyim


dong joo 13 yaşındayken kızımızla tanışıyor ona piyano öğretme sözü veriyor ve sonrasında üvey babası yüzünden düşüp duyma yeteneğini kaybediyor
annesi bunu alıp amerikaya götürüyor ve 16 yıl sonra geri dönüyorlar ve olaylar başlıyor
döndükten sonra duyamadığını herkesten saklıyor ve duyuyormuş gibi rol yapıyor ve kızımızla tekrar karşılaşıyor
kim jae won karakteri o kadar güzel yansıtmışki gerçekten duyamayan biri olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz bence bu rolü başkası oynasaydı bu kadar gerçekçi oynayamazdı o kadar doğalki sanki sizden biriymiş gibi onu hep tanıyormuşsunuz gibi
mimikleri hareketleri ve özellikle gözleri oyunculuğuna hayran kaldım valla
dizideki bi replik çok hoşuma gitti 'ben duyamayan biri değilim, ben çok iyi gören biriyim' dong joo yu tek cümleyle anlatan bi replik  


işte buda kızımız bong woo ri
bong woo ri duyma özürlü annesiyle yaşayan adı bile olmayan küçük bi kızken annesinin bong youn gyu ile evlenmesinden sonra bong maru ve büyük annesiyle beraber yaşamaya başlar ve bong woo ri adını alır
çok geçmeden  annesini bir yangında kaybeder
çok zeki olmasına rağmen babası için zeki değilmiş gibi davranarak yaşar
bu kızımızın bitmek bilmez şefkati sevgisi çok güzel ilk başlarda saçını ve kılık kıyafetini beğenmediğim için o ne hal ya diye düşünüyordum ama bi süre sonra kendinizi kaptırıveriyorsunuz hiç gözünüze batmıyor bu kızımızda rolünün hakkını veriyor 


işte bu adama bayılıyorum o kadar güzel ve doğalki anlatsamda izlemeden anlayamazsınız bence dizideki en başarılı oyuncu bu adam o kadar gerçekçi oynamışki onun için üzülüp seviniyorsunuz onu anlayabiliyorsunuz
hele kayıp oğlu için yaptıkları söyledikleri hareket ve mimikleri herkesin izlemesi gereken bi oyunculuk sergilemiş alkışlıyorum
 bence dizinin olmazsa olmaz favori oyuncularım dong joo ve başrol kızımızın babası o kadar güzel rol yapmışlarki bazen gerçek gibi hissediyorsunuz bazende bi bakmışsınız kendinizi onların yerine koyarak düşünmeye başlamışsınız

buda kayıplara karışıp 16 yıl sonra dong joo nun ağabeyi olarak dönen bong ma ru
bu adamda karakterden karaktere bürünebilen başarılı bi oyuncu kendisiyle bu diziyle tanıştım
ilk başlarda babasından utanması hareketleri beni gıcık ediyordu ama dizide en çok acıdığım karakterlerden biri bu iyi birinin nasıl kötü birine dönüşebileceğini gösteriyo ama tamda kötü olamıyo
zavallım iki arada bi derede savrulup bocalayıp duruyor kötü birine dönüşüyo dediğime bakmayın kötü biri değil sadece her şey alt üst olduğunda ne yapacağını şaşırıyor ama haksızda değil valla izleyin anlarsınız


bu dong joo nun annesi bence dizideki en kötü karakter o dizinin kötü karakteri üvey baba olmasına rağmen bana göre bu hepsinden daha kötü
kadının sebepleri var ama yaptığı bazı şeyleri affedemiyorsunuz
kocası yüzünden babasını ölünce ve oğlu duyma yeteneğini kaybedince intikam almak için yapmadığı şey kalmıyor nefreti onu öyle bi hale getiriyorki oğlunu bile geri plana itiyor oğluna olan sevgisi ile düz mantık her şeyi oğlu için yaptığını düşünsede onu hiç duymuyor görmüyor dinlemiyor bu kadının kalbi sağır anlayacağınız


bence izlenmesi gereken bi dizi her karakter ayrı ayrı etkiliyor hepsi ayrı bi iz bırakıyor
daha büyükanne ma ru nun öz annesi ve üvey babada var ama onlardan daha sonra bahsederim
 şöyle bi baktım çok uzatmışım şimdilik burda bırakıyorum

13 Temmuz 2011 Çarşamba

BLOG ETKİSİ

bu günlerde bi blog sevdası tutturdum gidiyorum
blogların bu kadar eğlenceli olabileceğini hiiç düşünmemiştim ilk kimbapsushi le karşılaştım sonra secret derken doğal olarak gerisi geldi zaten
doğal anlatımlar paylaşımlar ve ortak ilgi alanları süper bi şeymiş bu blog daha önce nasıl farketmemişim anlamadım
blogları okuken o kadar eğleniyorumki anlatamam bide yeni şeyler keşfediyorum bazı şeylere çok gülüp bazılarına şaşırıyorum hee bu öylemiymiş derken bu da neymiş cık cık durumuna geçiveriyorum
bazen bu dedikleride neyin nesiymiş deyip araştırma moduna giriyorum ve zaman su gibi akıp geçiyor bi bakıyorum saat kaç olmuş hiiç haberim yok
baktım çok eğleniyorum bende blog açmaya karar verdim ve açtım ama ilk ne yazsam bilemediğim vede kim okurki diye düşünme aşamalarından dolayı boş boş duruyodu garibim :)
bunu sevdim bloğunu okurken aklıma geldi dedim neden blog sevgimi anlatmakla başlamayayım
tabi asya sevdamıda...
neyse ilk olarak bloglardaki animelerle başlıyım
benki animeleri küçük gören biriydim bir zamanlar
bence çocuklara göre bi şeydi onlar çizgi filmdi resmen onlarımı izliycektim benim mis gibi dizilerim filmlerim dururken animelere vakitmi ayracaktım yani
derken 'death note' filmini izledim fena değildi ama herkes animesinin daha güzel olduğunu söyleyip beğenmiyorlardı merak ettim ve animesini izledim beğendim ve herkese hak verdim ama düşüncem yinede değişmemişti başkada anime izlemedim
ve izledikten iki sene kadar sonra blog okumaya başladım baktım herkeste bi anime merakdır gidiyordu tanıtımlarda yorumlarda çok güzeldi merak ettim ve bi güz atıyım nasıl bi şeymiş bu animeler dedim sonrası malumunuz artık bende bi anime sever oldum çıktım üstelik anime izlediğimi görüpte benle dalga geçtikleri halde animeleri savunuyorum resmen 'bunlar çocuklar için değil valla' diye :) üstelik geçen günde dayımın 4 yaşındaki oğlu resmen benle dalga geçti karşıma geçip aa çizgi film izliyo diye kahkahalarla güldü bacak kadar şey düşünün artk benim düştüğüm durumu ama hala, şimdi bile anime izliyorum :)
o bi şey değilde kore dizi, film sevdam yüzünden bıkmışlardı şimdi bide bu çıktı işinmi yok bunları izliyorsun düzgün bi şeyler izle bari vede gece gündüz bilgisayar başındasın yeter artık lafını bu aralar dahada sık duyar oldum
anlıyacağınız durum azıcık vahim olmaya başladı :)
kore dizilerine başlamamda sağolsun trt sayesinde oldu kore dizilerinin saatlerini takip edenleri duyunca gülmüştüm bi tuhafıma gitmiştiki sormayın ne anlıyorlardıki öyle dizilerden diyordum ki bi gün kuzenim goong izlerken bi bakıyım dedim son bölümleriydi fena değilmiş dedim ve nette hepsini izledim sonra saraydaki mücevher başladı hemen nette onuda izledim sonrasını hatırlamıyorum kayboldum :D
bir gün oturup izlediğim bütün kore dizilerini listeleyip eklemek istiyorum
ben türk dizilerinide pek izlemem çok uzattıkları ve genelde saçmaladıklarını düşünürüm ve full yabancı dizi izlerdim eskiden şimdiyse izlediğim yabancı dizilerde sayılı kore dizilerinden vakit ayıramaz oldum üstelik bide kore filmleride izliyorum
şimdilerde blog okuyup dizi ve anime izliyorum fırsat bulursam bide film tatilede gidemedim o yüzden neredeyse bütün vaktimi bunlarla geçiriyorum üstelik bilgisayar benim değil ve bazen dolu oluyo başına oturamıyorum o kadar alıştımki bi şeyler izlemediğim boş zamanlarımda canım sıkılıyor önceden yaptığım şeyleri yapasım gelmiyor anlıyacağınız baya bi bağımlı oldum çıktım kurtulamıyorum


yazdıklarımı bi okudumda bilgisayar başından kalkmayan ot gibi yaşayan tam bi asosyal olduğumu anlatmışım ya :))
ilk izlenimler önemlidir yanlış anlaşılmasın!!! bende arada bi gezerim tozarım bizim kızlarla takılırım işime gücüme bakarım yer içer uyurum ot gibi yaşamıyorum yani sadece bunlardan geri kalan zamanlarım tamda yukarda anlattığım gibi geçiyor o kadarcık olur dimi ::))
çok uzatmışım ama ilk yazma heyecanıma verin şimdilik burda bırakıyım sizlere zahmet olmazsa artık bi hatam kusurum olursa bana deyiverinde bende düzeltmeye çalışıyım malum yeniyim daha blog yazmaktan bihaberim sabredip taa buralara kadar okuduysanız ilginize teşekkür ederim ...
kamsamnida -kumavo-ve arigatoo..:)