12 Eylül 2011 Pazartesi

ŞİMDİ SAAT KAÇ OLDU Kİ ??!!!...

ramazan telaşesi, bayram öncesi hazırlık faslı, bayram telaşesi, bayram sonrası toparlanma derken blogları okumaya fırsat bulamamıştım tam beş buçuk-altı saat kadar önce bir bakıyım neleri kaçırdım bir göz atıyım dedim şaka değil tam beş buçuk- altı saattir blog okuyorum 
hangi ara yazdınız bu kadar çok şeyi be mübarekler oku oku bitiremedim artık pes etmek üzereydim ki baktım son kaldığım yere kadar gelmişim sonunda dedim nihayet bitti 
ne zorum varsa hepsini okumadan bırakamadım kitap okurken de yapıyorum bunu sabahın beşinde yatmadan bir kaç sayfa okuyayım diye elime bir kitap alıyorum kitabı bitirmeden bırakmıyorum değil bırakamıyorum sonra bakıyorum saatten haberim yok
kitap okumaya başladığımdan beri hep böyleydim şimdi de aynı şeyi blog okurken yapıyorum
bilgisayar başına oturduğumda dizi açmıştım ama yan sekmede garip garip duruyor bu saatten sonrada izleyemem artık  


bu sene ramazan ayı ne çabuk geçti ne ara bitti anlayamadım siz anladınız mı ne ara geçti o bir ay ?!...


ramazan öncesi ramazan boyunca listemdeki bir kaç diziyi siler süpürür bitiririm diye düşünmüştüm ama hali hazırda devam edenleri bile bir fırsat bulupta doğru dürüst izleyemedim ben mi çok doluydum yoksa günler mi kısaydı bilemedim


sahur hazırlıkları, iftar davetleri, ayrıca davete icabet etmeler ,bayram öncesi baklava, börek, dolma yapmalar bayram sonrası kızlarla akşam oturmaları,  partivari gece toplantıları, yok pizza partisi, yok kumpir partisi, ıvır  zıvırlar falan derken güle eğlene çaktırmadan kiloda aldık 
bu günde akşam bol domates soslu makarna yapacağım deyip kızları çağırdım önceden sözüm vardı 
kızlarla gece toplanmalarına devam etme kararı aldık en az haftada bir kere toplanmayı düşünüyoruz hepsi iyi güzel eğleniyoruz, yiyoruz, içiyoruz ama kiloları nasıl vereceğiz ben onu düşünmeye başladım
acilen kendime dur demem lazım ama nasıl ???...
OFF  OOOFFFF

15 Ağustos 2011 Pazartesi

C.N. BLUE






gruplar hakkında pek bir şey bilmediğim için (grup üyelerinin adlarını bile bilmem ki büyük cahillik :D) sadece videolarını paylaşıyorum ve şarkılarını dinlemekle yetiniyorum 
gruplar hakkında bir şeyler öğreneyim diye hiç araştırmaya girmişliğim yoktur 
nedense pek ilgimi çekmiyor hayret!!! :)

14 Ağustos 2011 Pazar

FT ISLAND

                                sanırım ilk dinlediğim ft ısland şarkısı buydu güzel ama dimi















BİGBANG, CN BLUE, FT ISLAND ve SHİNEE  işte dinlemeyi sevdiğim gruplar diğer grupları da sevmiyor değilim ama en çok bunları sevdiğime karar verdim
ara ara şarkılarını paylaşmayı düşünüyorum 
işte ilk 'ft ısland' ile başladım

super junior'un bu hallerini gördünüz mü :D



                                             çok komik olmuşlar yaa :D 

12 Ağustos 2011 Cuma

romantik-dram

A Millionaire's First Love - Bir Milyonerin İlk Aşkı 
    

Tür : Dram, Komedi, Romantik
Yapım : 9 Şubat 2006 - Güney Kore
Süre : 1 saat 56 dk
Müzik : Kim Tae-sung
Görüntü Yönetmeni : Chan-min Choi
Senaryo : Tae-gyun Kim
Yapımcılar : Lee Joo-Ick, Geon-yong Choi, Hee-moon Jin
Yönetmen :Tae-gyun Kim
Oyuncular 
Lee Yeon-hee, Lee Han, Hyun Bin, Yeon-hee Lee, Yu-seon Park, Byeong-se Kim, Choi Yoon-jeong, Geum-seok Yang, Han-sol Lee, Jae-gu Lee, Kim Byung Se, Lee Mi-do, Wook Jeong, Yang Geum Suk, Yong-joon Jo
 Konu
18 yaşına basan Kang Jae-kyung, büyükbabasının mirasının tek varisidir.Nefes aldığı her saniye daha da zenginleşen Kang Jae-kyung şımarık ve sorumsuzdur.Dostluklara, aşka, eğitime ve adalete duygusuna ihtiyaç duymaz.İhtiyaç duyduğu duyguların kapısını ona, sahip olacağı mirasın kolayca sağlayacağını düşünür. 
Mirasın hepsinin koşulsuz olarak tek varis olan kendisine verileceğini düşünen Kang Jae-kyung vasiyetname içerisindeki şartları sağladığı taktirde mirasın sahibi olabilecektir.Aksi taktirde mirasın hepsi hayır kurumlarına bırakılacaktır.
-koreanturk'ten  Alıntıdır-  
kore filmleri izlemeye  başladığımda ilk izlediklerimden biriydi ve çok güzeldi 
                                             
                                                    MORE THAN BLUE-hüzünden öte


Yönetmen: Tae-yeon Won
Süre: 105 dakika
Tür: Romantik
Senaryo: Tae-yeon Won
Yapımcı: Kim Jho Kwang-soo
Görüntü Yönetmeni: Mo-gae Lee
Müzik: Tae-seong Kim 



Ailesinin kendisine büyük bir para bırakarak terk ettiği K ile tüm ailesini bir trafik kazasında kaybetmiş olan Cream, birbirleriyle lisede tanışırlar. Bir süre sonra, Cream K'nin evine taşınır ve ikili bazen abi ve kızkardeş, bazen baba ve kız, bazense karı ve koca olarak yaşamaya başlarlar. K, Cream'a büyük bir aşk beslemektedir ve Cream'ın sürekli erkek arkadaş değiştirmesini, uzaktan sakin bir şekilde izlemektedir. Ta ki ölümcül bir hastalığı olduğunu ve sadece birkaç ayı kaldığını öğrenene kadar. Şimdi sevdiği kadın için bir şeyler yapma vakti gelmiştir, çünkü geçmişte yaşadıklarının da etkisiyle Cream yalnız bırakılmaktan çok korkmaktadır. Bunu iyi bilen K, öleceği gerçeğini Cream'dan saklayarak, onu sağlıklı ve iyi bir erkekle evlendirmek için araştırmalara başlar. Ancak onun çabalamasına gerek kalmadan, Cream mesleğinde başarılı bir doktor olan Ju-hwan'a aşık olduğunu söyler. Bu K'nin kalbini paramparça etse de, sevdiği kadının hayatını mahvetmemek için bu ilişkiyi kabul eder ve Cream'a olan gerçek duygularını hiçbir şekilde açıklamaz.
korea- fans'tan alıntıdır
ters köşe filmleri önceden beri severim hikayeyi iki farklı açıdan izlemek çok güzel oluyor 


                                                                    THE CLASSİC




Yönetmen: Kwak Jae-yong
Yapımcı: Shin Chul
Senaryo: Kwak Jae-yong
Baş Rol Oyuncusu: Jo In Seong,  Son Ye Jin
Yayın Tarihi:29 Ocak 2003
Süre: 127 dakika
Orijinal Dili: Korece

Konusu:
Ji-hae`nın çekingen kız arkadaşının sevdiği bir erkek arkadaşı vardır ve duygularını açıklamakta zorluk çekmektedir.Ji-hae`ye onun için bir E-mail yazmasını istemiştir.Ji-hae arkadaşın bu istegini geri çevirmez ve oğlana aralıklarla e-posta atmaya başlar zamanla çocuk bu e-postalardan etkilenir ve aşık olmaya başlar.
Bu sırada geçmişe bir flashbackle gideriz ve filmde ki karekterlerin geçmişte ki yansımalarının da buna benzer bir olay yaşadığına şahit oluruz.Burda iki çiftten bahsedilir ve onlarında mektup yoluyla duygularını ifade ettiklerini görürüz.
Günümüze dönersek Film başlangıcı ise Korelilerin çok sevdiği ve benimde büyük hayranlık duyduğum amaçsız sahne mantığıyla başlar.
Ji-hae bir gün çatı katında annesine ait  içi eski mektuplarla dolu bir sandık bulur ve onları okuduktan sonra kendisinin yaşadığı olaylar ile benzerlik taşıdığını fark eder.Mektupları okurken de,bunlar çok Klasikmiş diye bir ifade takılır Ji-hae
işte filmin adı da buradan gelmektedir.

korea- fans'tan alıntıdır
adı gibi tam bir klasik 
film biraz uzun ama asla sıkılmazsınız 


                                                    DADDY LONG LEGS-kidari ajussi




Yönetmen: 
Gong Jeong-sik (공정식)
Yapımcı: 
Kim Hyeong-joon (김형준)
Senarist;
Jean Webster (öykü), Kim Hyeong-jun (senaryo)
Tür;
Komedi / Dram
Yapım;
Park Hee-ju , Im Jae-guk
Yayınlanma Tarihi;
Güney Kore (14 Ocak 2005 )
Süre;
99 Dk.
Oyuncular;
Yeon Jung Hoon as Kim Joon-ho
Ha Ji Won as Cha Young-mi
Park Eun Hye (girl in flashbacks)
Hyun Bin (guy in flashbacks)
* Shin Yi as Kang Jong Jong / Jjong

Filmin Konusu;
Young-mi Cha çocukluğunu, ilk aşkının onu bulmasını bekleyerek geçirmiştir. Aslında, tam anlamıyla geçirememiştir. Ailesini küçük yaşta kaybetmesi, Young-mi Cha 'nın çocukluğunu terketmesine yol açmıştır..
Yine de hayata pozitif bakmayı becerebilen kız, kadercilik yapmayarak, onurlu bir yaşam sürmek için elinden geldiğince çalışıp çabalamış ve bir yazar olma yolunda ilerlemiştir..
Genç kız, üniversite yıllarında esrarengiz biri tarafından yardım görmeye başlar. Young-mi ne zaman bir engelle karşılaşsa yada onu zorlayacak birşey belirse; ''Uzun Bacaklı Baba'' ismini verdiği ve onunla tanışmak için yanıp tutuştuğu esrarengiz kahramanı, sorunu tek hamlede, gizlice ve kökten çözerek genç kızın önünü açmaktadır.
Sapığın biri bana kafayı fena taktı diye savcılığa başvuracağına; günden güne uzun bacaklı babasını daha çok merak eden ve seven Young-mi, bir radyoda program senaristliğine başlar. Görev genç kızın seviyesini aşmaktadır fakat, uzun bacaklı babası Young-mi 'nin potansiyeline inanmakta ve onun yakınında olmasını istemektedir..
korea- fans'tan alıntıdır
bir ters köşe film daha 
ha ji won filmlerini severim zaten ama en çok beğendiğim filmi bu oldu 


                                   A MOMENT TO REMEMBER-hatırlanacak bir anı


Yönetmen
John H. Lee 
Senaristler

Yeong-ha Kim 
John H. Lee 
Oyuncular
Woo-sung Jung .... Cheol-su
Ye-jin Son .... Su-jin
Jong-hak Baek .... Seo Yeong-min
Sun-jin Lee .... Ahn Na-jeong
Sang-gyu Park .... Mr. Kim
Hie-ryeong Kim .... Mother
Ji-hyun Seon .... Jeong-eun
Bu-seon Kim .... Madam Oh

Film Su-Jin'in sevgilisi tarafından istasyonda ekilmesiyle başlıyor. Patronuyla uzaklara kaçma planları suya düşen Su-Jin'in bu davranışı ailesine ve en çok da kendisine zarar veriyor. Unutkan karakterimiz bir gün markette çantasını ve aldığı kolayı unuttuğunu farkedip markete geri döndüğünde, marketten çıkan bir müşterinin kendi kolasını yürüttüğünü görerek ilginç bir harekette bulunuyor.. sonradan hatasını fark etse de geç kalıyor. Daha sonra bu kişinin (Cheol-su) babasının yanında çalışan adamlarından biri olduğunu öğreniyor ve özellikle bir iş için babasından yardım istemesi ve babasının o iş için Cheol-su' yu göndermesiyle...işte Bundan sonra Jung Woo Sung' ın karizması başlıyor

korea- fans'tan alıntıdır
unutmak üzerine, unutulmayacak bir film 


                                                                 DAİSY-papatya


Yönetmen: Andrew Lau (Infernal Affairs Trilogy)
Oyuncular:
Jun Ji-hyun
Jung Woo-sung
Lee Sung-jae
David Chiang

Konu:

Daisy bir katil, bir polis ve sevimli bir kız arasındaki aşk üçgenini anlatıyor. İzlemeden önce konusu ve çiçekler beni Leon' a benzeyecek diye korkutsa da Leon dan çok romantik ve güzel olduğunu düşünüyorum.
Kadro oldukça iyi ve klasik müzikle de aranız iyise veya resimle ilgileniyorsanız filmi çok seveceğinize eminim.
Film bize aslında her an her polisin içinde bir katil her katilin içinde bir polis vardır mesajı veriyor. 
korea- fans'tan alıntıdır
bir katil ne kadar romantik olabilir ve ne kadar çok sevebilir cevap mı izleyin:D


romantik filmleri severim komedide olsa dramda olsa yanı başında bir romantik kelimesi olması benim izlemem için yeterli olabiliyor ve genellikle hepside güzel oluyor bize de izlemek düşüyor:)
romantik filmleri seviyorsanız ve bunları hala izlemediyseniz neler kaçırdığınızı bilmiyorsunuz demektir:D
bunlar gibi izlediğim daha bir sürü film var bu aralar çok fazla izleyemesem de bir dönem yatıp kalkıp neredeyse bulduğum bütün filmleri izlemiştim bunlar izlediklerimden aklıma ilk gelenler 
iyi seyirler :)

3 Ağustos 2011 Çarşamba

bence güzel klip ya sizce?


uzun zaman önce izlediğim bi video şarkıda klipte çok güzel 
aslında bu klip rus bi grubu klipte oynayan adamda grubun solisti zveri diye bi adam ama bence bu şarkı klibe orjinal şarkıdan daha güzel oturmuş 
sizcede öyle değilmi bakınız buda orjinal şarkı


2 Ağustos 2011 Salı

hazine buldum :)

üç gündür yatıp kalkıp blog okuyorum bide bloglarda gördüğüm iki filmi araya sıkıştırıp  izledim bir sürüsünüde listeme ekledim iki üç blog daha keşfettim yeni diziye başlamayı düşünüyordum ama bloglarda kayboldum resmen dizi  mizi hak getire
normalde çok geç yatan biriyimdir(sabaha karşı beşte falan ) ama iki gündür iyice abarttım blog okurken öyle bi dalyorumki saatten haberim olmuyor o derece yani  
üç gündür sabahın yediside yatıyorum valla benim durumum vahim olmaya başladı ne yapsam bilemedim :D
bide la fea' nın  eski bloğunu buldum şimdi onu altüst etmekle meşgulüm:) ordan diplexer bloğunu buldum yarısını okudum kalanını sonra okuycam ama uzun yazılırda bu kadarmı güzel yazılır alkışlanası bi blog valla 
kimbapsushi, secret, winphou, nefertiti ve daha bir sürüsü  hepsi çok güzeller ve çok eğlenceliler yıllarca kitaplarla yatıp kalkan kitap okumayana ucube gözüyle bakan ben için blog dünyası hazine sandığı gibi şu anda hazine bulmuş bi korsan gibiyim bütün blogların altını üstüne getirmek istiyorum

1 Ağustos 2011 Pazartesi

İNTİKAMIM ACI OLACAK

bu günü unutursam diye hatırlatma amacıyla bu yazıyı yazmaya karar verdim 
ama zannetmeyinki bu gün özel yada güzel bi gün hayır hiç bi şeyi olmayan sıradan bigün 
ama bu gece kuzenim beni öyle bi korkuttuki bu yaşıma kadar öyle korktuğumu hatırlamıyorum sadece bir anlık bi şakaydı ama elim ayağım boşaldı resmen onbeş yirmi dakika kadar ellerim ayaklarım zangır zangır titredi hırsımdan ağladım kalbime indiriyodu hain
suyu bile üstüme döke döke içtim  sonradan pişman oldu yaptığına özür dilesede bu sefer unutmak yok
ama korktuktan sonraki onbeş yirmi dakikadaki halim görülmeye değerdi bence o zaman öyle gelmesede  şimdi düşününce komik geldi 
o an yüzüne bi şey şöylememek için olanca gücümle kapyı çarpıp çıktım su içmeye çalıştım yarısını  üstüme döktüm ağlamaya başladım kendi kendime ağzıma geleni saydım sakinleşmek için bilgisayar başına oturdum blog okuyorum ama ne okuyuş arada bi gülüyorum arada aklıma geliyo sinirleniyorum gerizekalı falan ne varsa sayıyorum kalkıp bi dolanıyorum geliyorum sonra tekrar aynı sahne :D   bi gören olsa deli derdi valla :D
bi kaç gün onunla konuşmamaya görsemde görmezlikten gelmeye karar vermiştim ama ben biraz sakinleştikten sonra özür dilemeye geldi hain 
görmemezlikten gelmeye çalıştım ama maaaalesef be-ce-re-me-dim 
huyum kurusun ne kadar kızgın olsamda, üzülsem, kırılsam yada bozulsamda belli edemiyorum konuşmaya başlayınca hemen yumuşayıveriyorum ve çabuk unutuyorum
amaa bunu unutmak istemiyorum yazıyı yazma sebebim unutmamak için not alıyorum 
unutursam hatırlatın bu günün intikamı kat be kat alınacaktır yaptığı yanına kar bırakılmayacaktır
 

26 Temmuz 2011 Salı

ACILARA GÜLÜMSE

Kalbini kıranlara gülümse
ve arkanı dönüp çek git
sessizce ağla ama
hep ayakta dur, dimdik
hiç bir acıyı yüreğine gömme
ve hiç bir acının seni yıkmasına izin verme
dostlarınla paylaş acını, sevincini
yine onlarda ara teselliyi
ağlarken bile gülümseki
kimse yüreğini yaralayamasın
ve hiç bir bakış seni bir daha ağlatmasın
kalbinin kırıklığına aldırma
zaman herşeyin ilacıdır nasıl olsa
geçmişe takılma, geleceğini yaşa
geç kalma hayata,
geç kalma mutluluğa
kabuslarını ateşe at, yak
rüyalarını çerçeveleyip duvara as
uyandır düşlerini, gerçekleştir hayallerini
seni üzmek isteyenlere derslerini
sıcacık gülüşünle ver ki,
aleme ibret olsun!
ve öyle bir hayat yaşa ki,
dünyaya örnek olsun!...






bunalım zamanlarımda kendimi toparlamak için çiziktirdiğim bir şiirdi paylaşmak istedim
hala canım sıkkın olduğu zamanlarda okurum kendime gaz vermek için ama artık yalama yaptı işe yaramıyo
artık büyüdükya şiirlerde kandırmıyo ama alışkanlık napıcan :)

14 Temmuz 2011 Perşembe

can you hear my heart - kalbimi duyuyormusun?



bu günlerde favori dizilerimden biri olan beğenimi kazanmayı başaran dizilerden biri 'can you hear my heart'
dizideki sıcaklık ve doğallık o kadar güzelki belki bu yazımada yansır diyerek blog paylaşımlarıma ilk bu diziyi anlatmakla başlamak istedim
diziyi gördüğümde dikkatimi çeken ilk şey adı oldu 'kalbimi duyuyormusun?' aslında yayını tamamlanmamış dizi izlemek istemiyordum (sabırsız ve meraklıyımdır) ama bi göz atıyım diye başladım bi baktım izleyivermişim :) hala devamını bekliyorum ama pişman değilim beklemesi bile güzel gelir oldu :)

dizideki karakterler o kadar doğalki sanki gerçekmiş duygusu veriyorlar ve hikayede sizi saran bi sıcaklık var
aslında konusu dram ağırlıklı olsada sizi gülümseten kimi zaman kahkaha attığınız yerleride çok fazla
bazen ağlamaklı olduğunuz bi yerde gülümsemeye başlayabiliyorsunuz
ayrıca dramı o kadar yumuşak ve ince bi şekilde işlemişlerki depresyona sokmadan gülümseterek hüzünlendiren bi dram var ve olayları insanı depresyona sokmadan abartılı bir şekilde dramatikleştirmeden sunmuşlar

neyse çok fazla uzatmadan ve elimden geldiğince spoiler vermemeye çalışarak karakterlerden falan bahsetmek istiyorum spoiler hatalarım olursa da kusuruma bakmayın


' kim jae won' namı diğer 'dong joo' duyma özürlü başrol oyuncumuz olur kendisi
bu adamın başka dizilerini ve filmlerinide izlemişliğim vardır ama bu diziye kadar dikkatimi çekmemişti hep silik biri gibiydi ama bu diziyle ilgimi çekti neyse ben devam ediyim


dong joo 13 yaşındayken kızımızla tanışıyor ona piyano öğretme sözü veriyor ve sonrasında üvey babası yüzünden düşüp duyma yeteneğini kaybediyor
annesi bunu alıp amerikaya götürüyor ve 16 yıl sonra geri dönüyorlar ve olaylar başlıyor
döndükten sonra duyamadığını herkesten saklıyor ve duyuyormuş gibi rol yapıyor ve kızımızla tekrar karşılaşıyor
kim jae won karakteri o kadar güzel yansıtmışki gerçekten duyamayan biri olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz bence bu rolü başkası oynasaydı bu kadar gerçekçi oynayamazdı o kadar doğalki sanki sizden biriymiş gibi onu hep tanıyormuşsunuz gibi
mimikleri hareketleri ve özellikle gözleri oyunculuğuna hayran kaldım valla
dizideki bi replik çok hoşuma gitti 'ben duyamayan biri değilim, ben çok iyi gören biriyim' dong joo yu tek cümleyle anlatan bi replik  


işte buda kızımız bong woo ri
bong woo ri duyma özürlü annesiyle yaşayan adı bile olmayan küçük bi kızken annesinin bong youn gyu ile evlenmesinden sonra bong maru ve büyük annesiyle beraber yaşamaya başlar ve bong woo ri adını alır
çok geçmeden  annesini bir yangında kaybeder
çok zeki olmasına rağmen babası için zeki değilmiş gibi davranarak yaşar
bu kızımızın bitmek bilmez şefkati sevgisi çok güzel ilk başlarda saçını ve kılık kıyafetini beğenmediğim için o ne hal ya diye düşünüyordum ama bi süre sonra kendinizi kaptırıveriyorsunuz hiç gözünüze batmıyor bu kızımızda rolünün hakkını veriyor 


işte bu adama bayılıyorum o kadar güzel ve doğalki anlatsamda izlemeden anlayamazsınız bence dizideki en başarılı oyuncu bu adam o kadar gerçekçi oynamışki onun için üzülüp seviniyorsunuz onu anlayabiliyorsunuz
hele kayıp oğlu için yaptıkları söyledikleri hareket ve mimikleri herkesin izlemesi gereken bi oyunculuk sergilemiş alkışlıyorum
 bence dizinin olmazsa olmaz favori oyuncularım dong joo ve başrol kızımızın babası o kadar güzel rol yapmışlarki bazen gerçek gibi hissediyorsunuz bazende bi bakmışsınız kendinizi onların yerine koyarak düşünmeye başlamışsınız

buda kayıplara karışıp 16 yıl sonra dong joo nun ağabeyi olarak dönen bong ma ru
bu adamda karakterden karaktere bürünebilen başarılı bi oyuncu kendisiyle bu diziyle tanıştım
ilk başlarda babasından utanması hareketleri beni gıcık ediyordu ama dizide en çok acıdığım karakterlerden biri bu iyi birinin nasıl kötü birine dönüşebileceğini gösteriyo ama tamda kötü olamıyo
zavallım iki arada bi derede savrulup bocalayıp duruyor kötü birine dönüşüyo dediğime bakmayın kötü biri değil sadece her şey alt üst olduğunda ne yapacağını şaşırıyor ama haksızda değil valla izleyin anlarsınız


bu dong joo nun annesi bence dizideki en kötü karakter o dizinin kötü karakteri üvey baba olmasına rağmen bana göre bu hepsinden daha kötü
kadının sebepleri var ama yaptığı bazı şeyleri affedemiyorsunuz
kocası yüzünden babasını ölünce ve oğlu duyma yeteneğini kaybedince intikam almak için yapmadığı şey kalmıyor nefreti onu öyle bi hale getiriyorki oğlunu bile geri plana itiyor oğluna olan sevgisi ile düz mantık her şeyi oğlu için yaptığını düşünsede onu hiç duymuyor görmüyor dinlemiyor bu kadının kalbi sağır anlayacağınız


bence izlenmesi gereken bi dizi her karakter ayrı ayrı etkiliyor hepsi ayrı bi iz bırakıyor
daha büyükanne ma ru nun öz annesi ve üvey babada var ama onlardan daha sonra bahsederim
 şöyle bi baktım çok uzatmışım şimdilik burda bırakıyorum

13 Temmuz 2011 Çarşamba

BLOG ETKİSİ

bu günlerde bi blog sevdası tutturdum gidiyorum
blogların bu kadar eğlenceli olabileceğini hiiç düşünmemiştim ilk kimbapsushi le karşılaştım sonra secret derken doğal olarak gerisi geldi zaten
doğal anlatımlar paylaşımlar ve ortak ilgi alanları süper bi şeymiş bu blog daha önce nasıl farketmemişim anlamadım
blogları okuken o kadar eğleniyorumki anlatamam bide yeni şeyler keşfediyorum bazı şeylere çok gülüp bazılarına şaşırıyorum hee bu öylemiymiş derken bu da neymiş cık cık durumuna geçiveriyorum
bazen bu dedikleride neyin nesiymiş deyip araştırma moduna giriyorum ve zaman su gibi akıp geçiyor bi bakıyorum saat kaç olmuş hiiç haberim yok
baktım çok eğleniyorum bende blog açmaya karar verdim ve açtım ama ilk ne yazsam bilemediğim vede kim okurki diye düşünme aşamalarından dolayı boş boş duruyodu garibim :)
bunu sevdim bloğunu okurken aklıma geldi dedim neden blog sevgimi anlatmakla başlamayayım
tabi asya sevdamıda...
neyse ilk olarak bloglardaki animelerle başlıyım
benki animeleri küçük gören biriydim bir zamanlar
bence çocuklara göre bi şeydi onlar çizgi filmdi resmen onlarımı izliycektim benim mis gibi dizilerim filmlerim dururken animelere vakitmi ayracaktım yani
derken 'death note' filmini izledim fena değildi ama herkes animesinin daha güzel olduğunu söyleyip beğenmiyorlardı merak ettim ve animesini izledim beğendim ve herkese hak verdim ama düşüncem yinede değişmemişti başkada anime izlemedim
ve izledikten iki sene kadar sonra blog okumaya başladım baktım herkeste bi anime merakdır gidiyordu tanıtımlarda yorumlarda çok güzeldi merak ettim ve bi güz atıyım nasıl bi şeymiş bu animeler dedim sonrası malumunuz artık bende bi anime sever oldum çıktım üstelik anime izlediğimi görüpte benle dalga geçtikleri halde animeleri savunuyorum resmen 'bunlar çocuklar için değil valla' diye :) üstelik geçen günde dayımın 4 yaşındaki oğlu resmen benle dalga geçti karşıma geçip aa çizgi film izliyo diye kahkahalarla güldü bacak kadar şey düşünün artk benim düştüğüm durumu ama hala, şimdi bile anime izliyorum :)
o bi şey değilde kore dizi, film sevdam yüzünden bıkmışlardı şimdi bide bu çıktı işinmi yok bunları izliyorsun düzgün bi şeyler izle bari vede gece gündüz bilgisayar başındasın yeter artık lafını bu aralar dahada sık duyar oldum
anlıyacağınız durum azıcık vahim olmaya başladı :)
kore dizilerine başlamamda sağolsun trt sayesinde oldu kore dizilerinin saatlerini takip edenleri duyunca gülmüştüm bi tuhafıma gitmiştiki sormayın ne anlıyorlardıki öyle dizilerden diyordum ki bi gün kuzenim goong izlerken bi bakıyım dedim son bölümleriydi fena değilmiş dedim ve nette hepsini izledim sonra saraydaki mücevher başladı hemen nette onuda izledim sonrasını hatırlamıyorum kayboldum :D
bir gün oturup izlediğim bütün kore dizilerini listeleyip eklemek istiyorum
ben türk dizilerinide pek izlemem çok uzattıkları ve genelde saçmaladıklarını düşünürüm ve full yabancı dizi izlerdim eskiden şimdiyse izlediğim yabancı dizilerde sayılı kore dizilerinden vakit ayıramaz oldum üstelik bide kore filmleride izliyorum
şimdilerde blog okuyup dizi ve anime izliyorum fırsat bulursam bide film tatilede gidemedim o yüzden neredeyse bütün vaktimi bunlarla geçiriyorum üstelik bilgisayar benim değil ve bazen dolu oluyo başına oturamıyorum o kadar alıştımki bi şeyler izlemediğim boş zamanlarımda canım sıkılıyor önceden yaptığım şeyleri yapasım gelmiyor anlıyacağınız baya bi bağımlı oldum çıktım kurtulamıyorum


yazdıklarımı bi okudumda bilgisayar başından kalkmayan ot gibi yaşayan tam bi asosyal olduğumu anlatmışım ya :))
ilk izlenimler önemlidir yanlış anlaşılmasın!!! bende arada bi gezerim tozarım bizim kızlarla takılırım işime gücüme bakarım yer içer uyurum ot gibi yaşamıyorum yani sadece bunlardan geri kalan zamanlarım tamda yukarda anlattığım gibi geçiyor o kadarcık olur dimi ::))
çok uzatmışım ama ilk yazma heyecanıma verin şimdilik burda bırakıyım sizlere zahmet olmazsa artık bi hatam kusurum olursa bana deyiverinde bende düzeltmeye çalışıyım malum yeniyim daha blog yazmaktan bihaberim sabredip taa buralara kadar okuduysanız ilginize teşekkür ederim ...
kamsamnida -kumavo-ve arigatoo..:)